DİYABETİK AYAK NEDİR?
Diyabetik ayak şeker hastalarının ayaklarda yaralara yol açan, en uzun süre hastanede yatmasına neden olan ilerlemiş durumlarda ayak kaybı ile sonuçlanan bir komplikasyonudur. İyi bir kan şekeri düzenlemesi ve ayak bakımıyla önlenebilir.
İnsülin eksikliği ya da insülin etkisizliği nedeniyle kişinin karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım gerektiren, kronik bir metabolizma bozukluğu olan şeker hastalığı vücudun birçok organında hasara yol açar. Diyabetik ayak şeker hastalığının damarlarda ve sinirlerde oluşturduğu harabiyet nedeniyle ortaya çıkar.
Şeker hastalığına bağlı olarak sinirde diyabetik nöropati olarak adlandırılan bozukluk oluşur. Kan şekerinin yüksekliği sinir hücrelerine hücrenin kullanabileceğinin çok üzerinde şeker girmesine ve hücre yapısının bozulmasına neden olur. Bu durumda vücudumuzdaki sinir iletimi bozulur. Vücudumuzda doku ve organların çalışmasını sağlayan üç tip sinir sistemi vardır. Bunlardan biri olan motor sinirler (kasları çalıştıran sinirler) bozulduğunda Kişinin ayağında çekiç parmak, pençe parmak, düşük ayak, düztabanlık, çarpık ayak gibi isimler verilen şekil bozuklukları gelişir.
Bir başka sinir sitemi ise otonom sinir sistemidir (vücutta istemsiz olarak işleyen ve özellikle organlarımız ile salgı bezlerini uyaran ait sinirler) ve bu sinirlerde bozukluk yaşandığında hem derideki salgı bezlerinin yeterli çalışmamasına bağlı deride kuruluk ve çatlaklar oluşur hem de kan damarlarını çevreleyen kas sisteminin işlevi bozularak kanın uç noktalara gitmesi yetersizleşir. Deride oluşan kuruluk ayaklarda çatlaklara yol açarak infeksiyon etkeni bakterilerin bütünlüğü bozulmuş deriyi aşarak deride ve yumuşak dokuda infeksiyon oluşmasına neden olabilir.
Bir diğer sinir sistemi ise duyu hissimizi sağlayan sinirlerdir (dış dünyadan gelen algıları, uyarıları beynimize taşıyan sinirler) bozulduğunda da his kaybı gelişir. Şeker hastası ağrı, yanma gibi duyuları hissedemez. Hastanın ayağında his kaybı yaşandığı için ayakları kolayca yaralanabilir, yanabilir, donabilir, kesilebilir ve hastalar acı hissetmediklerinden bu tür travmaları farkına varmazlar.
Sinir sistemi dışında diyabetik hastalarda yüksek kan şekeri düzeyi damar duvarlarında hasara yol açarak damar tıkanıklarına neden olur. Tıkanan damarların beslediği dokulara yeterli kan akımı olmaz.
Özetle diyabetik nöropatiye bağlı şekli bozulmuş, derisi kurumuş ve çatlaklar oluşmuş ayrıca hissetmeyen ayaklarda kan dolaşımının da bozulması ile ayaklar yara açılması için riskli duruma gelir. Herhangi bir nedenle açılan yara aynı faktörlerin etkisi ile ne yazık ki sağlıklı bireylerdeki gibi normal bir süreç ile iyileşmez ve bu yaralarda oluşan infeksiyonlar sonucu ayak kayıplarına kadar giden kötücül durumlara yol açar. Diyabetik ayak nedeniyle ayağını kaybeden şeker hastalarının %60'ında neden ayakta gelişe ve kontrol edilemeyen infeksiyondur.
Bir şeker hastasının yaşamı boyunca % 15-25 oranında ayağında aya yarası gelişme riski vardır. Gelişen ayak yarası eğer uygun bir biçimde tedavi edilmezse ayak kaybına yol açabilir. Yapılan bilimsel çalışmalar ayağını kaybeden şeker hastalarının 3 yıllık yaşam beklentisini %50 olarak göstermektedir. Bu oran birçok kanser türünden daha kötü bir orandır. Başka bir ifade ile ayağı kesilen her iki şeker hastasından birisi 3 yıl içinde ne yazık ki yaşamını yitirmektedir.
Tedavi Yöntemleri
Diyabetik ayak yarası ve buna bağlı infeksiyonu olan bir hastanın tedavisinde yapılması gerekenleri ana başlıklar olarak özetlemek gerekirse;
1. Kan şekeri kontrolü sağlanmalı
2. Varsa damar sorunları giderilmeli
3. İnfeksiyonun tedavisi için uygun antibiyotik tedavisi başlanmalı
4. Yaradaki ölü dokuları temizleyecek şekilde uygun bir debridman yöntemi ile yara temizlenmeli
5. İnfeksiyonu kontrol altına alınmış ya da tamamen ortadan kaldırılmış yarada yarayı kapatma işlemine hazırlamak için uygun yara bakımı yapılmalı. Bu amaçla uzman kişileri önerileri doğrultusunda aşağıdaki yöntemler uygulanabilir.
a) Yara örtüleri: Yara örtüsünü kullanırken yaranın gereksinimlerine göre uygun örtü seçilmesi önem taşır. Her yaraya her örtü kullanılmaz.
b) Antiseptik solüsyonlar: Hem yara yüzeyindeki infeksiyon etkenlerini ortadan kaldıran hem de yaranın kapanmasını sağlayacak hücrelere zarar vermeyen antiseptik solüsyonlar kullanılmalı. Bu nedenle eskiden kullanılan iyotlu solüsyonlar (tentürdiyot, rif vb) yaraya yarardan daha çok zarar verebilir ve bu nedenle kullanılmamalı.
c) Negatif basınçlı yara tedavisi: Yaranın üzeri özellikli bir sünger ile kapatılır ve üzeri hava geçirmez bir bant ile kapatılır. Bantın üzerinde açılan küçük bir açıklık negatif basınç sağlayacak cihaz ile bağlantı sağlayacak malzeme ile kapatılır. Bu yolla hem yaradaki yara iyileşmesini engelleyen doku ve infeksiyon artıkları temizlenir hem de yara bölgesindeki doku iyileşmesini sağlayacak hücreler uyarılır.
d) Büyüme faktörleri: Diyabetik ayak hastalarında yapılan çalışmalar bu hastalarda yara kapanmasının gecikmesine yol açan en önemli durumun dokuda olması gereken büyüme faktörlerindeki eksikliğe bağlı olduğunu ortaya koydu. Örneğin "Epidermal Büyüme Faktörü" normal yara iyileşmesinde çok önemli görevler yapan bir faktördür ve ne yazık ki diyabetik hastalarda hücreler tarafından ya yeterince sentezlenemez ya da etki göstereceği mekanizmalar diyabet nedeniyle hasara uğramıştır. Diyabetti ayak yarası olan hastalara kullanılan büyüme faktörlerinin yaraların daha çabuk kapanmasını sağladığı yine yapılan bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir. Ancak bu ürünlerin de seçilmiş uygun hastalarda kullanımı önemlidir. Hangi hastada hangi büyüme faktörünün hatta hangi formunun kullanılacağının seçilmesi önemlidir.
e) Yükten kurtarma: Diyabetik ayak yaralarında yara üzerindeki basıncın kaldırılması yaranın iyileşme süreci için önemli unsurdur. Üzerine basılan ve basınç alan bir yarada iyileşme neredeyse olanaksızdır. Bu nedenle bir yara tedavisinde belirli bir süre de olsa yaranın üzerindeki basıncı engelleyecek yöntemler kullanılır. Bu yöntem "Yükten Kurtarma" olarak adlandırılır. Bunu için uygun ortezler (özel yapılmış ayakkabılar) kullanılıdığı gibi gereğinde yarayı koruyacak alçılar da kullanılabilinir.
5. Rekonstrüksiyon işlemleri
Uygun tedavi edilmiş yaraların bir kısmı yara tedavisi sırasında kendiliğinden kapanabilirken bazı yaraların kapanması için kendiliğinden kapanma süreci uzun sürebilir ya da kapanma gerçekleşmeyebilir. Bu durumda yaraya ve ayağa rekonstrüksiyon yapılması gerekebilir. Bu uygulama genellikle cerrahidir ve deri grefti veya doku flebi gibi yöntemler uygulanır. Burada amaç hem yaranın hemen kapanmasını sağlamak hem de hastaya üzerine basabileceği bir ayak kazandırmaktır.